Bir ikindi vakti:
"Dur!" dedi, güneş,
Bir daha dokunayım çiçeğe,ağaca, tarlalara, çocuğa, yaşlıya, toprağa..."
Gülümsedi karanlık.
Serin nefesini usulca üfleyerek ateşini azalttı güneşin.
"Haydi, dokun bakalım şimdi."dedi, bilgece.
Güneş, pürtelaş altın sarısı ışığını saçtı alaca karanlığın arasından.
Ulaşabildiği her yere süzüldü rengarenk...

Yeşilin tüm tonları oluştu.Açık yeşil... koyu yeşil... ördek başı...
Her ağaç, her yaprak, göğe uzanan her dal, tatlı, yumuşak kadifemsi bir hal aldı.
Bir kedi, bir köpek gölgelerin arasına sokulup soluklandı.
Bir delikanlı sevdiği kızı ilk kez öpüyordu ağacın kuytusunda.
Çığlık çığlığa annelerini bekliyordu yavru kuşlar...
İç içe geçmiş ağaçlar serin bir nefesle salındılar nazlı nazlı.
Parıldayan yapraklarıyla,kollarında şıkır şıkır bilezikler olan kokoş bir kadına dönüştü genç kavak.
Upuzun gölgeler bıraktılar toprağın üzerine,çayırın taa ortasına.
Uzak evlerin camlarında ışıldadı sonra...
Küçük bir çocuğun gözlerini kıstırdı sokakta oynarken.
Hastane bahçesinde banka oturtulan yaşlı bir adamın kemiklerini ısıttı.
Tarlada çalışan köylülerin alın teri oldu, mahsullerine dokundu bir ressam ustalığıyla...
Yapraklarına ışıltı verdiği günebakanlar başlarını kaldırdılar, hayran hayran...
Bir balıkçı ağlarını topluyordu,alevinden yanmış yüzüyle gülümseyerek.
Genç bir kadının acılı yüzüne vururken hastane odasında;
" Perdeyi kapatsana anne..." dedi, çocuk. Hadi masal anlat, ama devler,kötü insanlar olmasın içinde.
Perdeyi kapattı kadın. Çekmeceden bir kitap çıkarttı ve uzandı yanına.
Gözlerini kapadı çocuk.
"Bir varmıış, bir yokmuş..." diyerek, başladı okumaya...
Çocuğun renksiz, solgun yüzüne dokunurken güneş, usulca boynunu eğdi karanlığa...
Ve akşam oldu.
Gece o kocaman serin, karanlık ağzını açtı.
Herkes evine, içine çekildi...

Güneş belki yarın yine doğacak, hastaya, yaşlıya, çocuğa, ağaca, çiçeğe, denize, umudu yitene...
Gülümseyecek yine o sapsarı azgın dişleriyle.

Yorumlar