
İçimdeki o anlaşılmaz duyguyu artık anladım..
Bu sabah gözlerimi açtığımda
Seni terkediyordum..
Karar vermenin hafifliğini önce içimde,
Sonra beynimde yaşadım..
Biliyor musun bu terketme duygusunu daha önce hiç yaşamadım..
Kararı verirken üzülürüm sandım üzülmedim,
Ağlarım sandım ama ağlamadım..
Sadece kendi kendime gülümsedim:))
Dedim ki;
Dişin ağrıyorsa çektireceksin..
Yatağına yattığında rahat değilsen eğer,
Yastığını, yorganını, hatta yatağını bile değiştireceksin..
İşte ben de öyle yaptım.
Terketmek de..
Onun gibi birşey galiba..
Seni terkediyorum..:)
Önce;
Senin için kurduğum cümleleri..
Ve o güzel cümlelerin içinde ne varsa..
Özneleri,tümleçleri, cümle sonundaki sana ait yüklemleri..
Özür dilerim ama...
Hepsini geri alıyorum.
Sonra,
Sana gönderdiğim kahkahalarımı..
Tebessümlerimi..
Ve eylemleri..
Gittikçe uyuşuyor yüreğim
İnanamıyorum bu ben miyim?
Gitgide bir rahatlık seziyorum.. sanırım alerjim yok terketmeye..
Seni itiyorum ve kalkıyorum,
Sanırım tamamiyle bittin artık..
Seni terkediyorum işte
Artık bende kalmadın..
**
Değmesin gözün gözüme..
Bakmasın gözün yüzüme..
Rüzgar oldu esti derim,
Güneş oldu yaktı derim..
Bir hevesti geçti derim
El oldun artık dost yerinde..
Eskiye ait ne varsa hep sevmişimdir. "Eski" bana naftalin kokusunu hatırlatır. Bilirsiniz.. gelişigüzel konup saklanmaz naftalin kokulu eşyalar ya da aklımızın bir köşesine binbir özenle sakladıgımız naftalin kokulu anılar...
Kırılan herşeyi onaramazsın...
Ya da;
İmkansızı yapamazsın...
Ömür dediğin nereye kadar?
Yorumlar